Tarihte Ortaköy Musevi Cemaati
Ortaköy’de Yahudi varlığının Bizans zamanına kadar uzandığı bazı kaynaklarda kayıtlıdır. 17. yüzyılda Ortaköy’deki en kalabalık cemaatin Yahudiler olduğu söylenir. Ortaköy’de yer alan “Etz Hayim Sinagogu”, “Ortaköy Musevi Mezarlığı”, “Yetimhane”,(El Orfelinato) “Salhane” ve “Musevi İlk okulu” ile çok kültürlü yapının zengin bir parçasıydı.
Deniz kenarında olması sebebiyle Ortaköy’de “Salhane” (hayvan kesim merkezi) bulunuyordu. Müslümanların salhanesinde koyun, Yahudilerin salhanesinde ise sığır kesilirdi.
Ortaköy Musevi Etz-Ahayim Sinagogu
Ortaköy’ün merkezinde Büyük Mecidiye Camii ve Aya Fokas Rum Ortodoks kilisesine yakın bir noktada bulunan Etz Hayim Sinagogu, bu yanıyla semtin bir zamanlar var olan çok kültürlü yapısının yaşayan örneğidir. Yapının takip edilebilen tarihi 18. yüzyıl başlarına kadar gider. Yapı II. Mahmud zamanında tamirat gördü. Zira 1814 yılında gerek sinagog ve gerekse de etrafındaki bazı dükkânlar yangında zarara uğramıştı. 1825 yılına denk gelen bu tamirde masraflar büyük ölçüde “Komando Ailesi” tarafından karşılandı. Tamir öncesinde Sultan, Ortaköy’e bir keşif heyeti göndererek sinagogu inceletmiş ve sonrasında eski yapının bir milim dahi genişletilmemesi kaydıyla onarım için gerekli müsaadeyi verdi. 1903’deki tamirde ise mabedin tavanı yaldızla kaplandı. II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda 01 Ekim 1941’de Kippur gecesi sinagogun yağ deposu olarak da kullanılan cenaze yıkama yerinde yangın çıkmış ve yapının “Ehal” olarak adlandırılan Kutsal Tomarların bulunduğu bölüm dışında tüm kısımları bu yangında çok büyük zarar görmüştür. 1944’te binanın iç kısmı yeniden inşa edildi.
Yangından kurtulan mermer Ehal’in (Kutsal Tomarların bulunduğu bölüm) üzerinde okunan İbranice yazıda şöyle denmektedir:
İyi alametli sene…... “Senin Yüce ve Ebedi adına bir EV inşa ettim. Adı “ETZ-AHAYİM” (HAYAT AĞACI) kutsalların kutsalıdır. Toplumun ona gereksinmesi olan, hükümdarın maiyeti tarafından sözü dinlenen, saygı gören ve onlarla işbirliği yapıp maddi manevi büyük işler başaran, Yahudiliğin yüce kişisi Avraam KAMONDO tarafından inşa edildi. Tanrı onu ve zürriyetini korusun ve ödüllendirsin ve bütün işlerinde başarılı kılsın”
Yangın öncesinde yapıda üç Midraş (Öğrenim yeri/Küçük Sinagog) mevcuttu. Günümüzde mevcut olan sinagog bu midraşlardan ikisinin yani “Tenekeciler” (Midraş Haverim) ve “Tulumbacılar Loncasına” (Midraş Teillim) ait midraşların bulunduğu alanda yükselir. Kutsal Tomarların tahta tepelerinde yer alan ve “Rimonim” (Nar Meyveleri) olarak adlandırılan bu bereket sembolleri Tenekeciler Loncasının el emeğiydi. Ayrıca Sinagogun üst katında kadınlara ayrılan Azara (Harem’lik) bölümü yer alır.
Halen sinagog bahçesinde bulunan Midraş Naftali'nin girişinde Rabi Naftali ben Isaac Ha-Kohen Katz’a ithaf edilmiş bir plaket mevcuttur.
Sonraki yıllarda Ortaköy Yahudi nüfusunun azalmasına bağlı olarakgünlük duaları icra etmek üzere gerekli olan “Minyan” (En az on yetişkin erkekten oluşan topluluk.) oluşturulamayınca Sinagog kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Ortaköy’de doğup büyümüş olan Sinagogun Baş Hahamı Rabi İsak PASENSYA’da Şişli Sinagogunatayin edilmek üzere davet alınca Ruhani gönlü kapanma fikrine izin vermemiş ve altmış yılını bu hizmete vakfederek adeta geçmişin kesintisiz olarak bugünlere taşınmasında bir köprü görevi görmüştür.
Yörede nüfusun tekrar yoğunlaşması üzerine, hem küçük kalan hem de çok eskimiş bulunan sinagog binası yenilenerek 20 Mart 1994 Pazar günü Minha (Musevilikte ikindi duası) duasıyla ibadete açıldı.
Tüm dini vecibeler eksiksiz olarak icra edildiği gibi Vakıf yönetimi tarafından, Mübarek Ramazan-ı Şerif Ayında Sinagogun bahçesinde verilen İftar Sofrasına tüm Ortaköy ahalisi, esnafı ve dini büyükleri davet edilerek kardeşlik duyguları içinde bütünleşiyorlar.
Günümüzde Ortaköy Cemaati faal olarak varlığını sürdürüyor. Her gün ibadete açık olan Sinagog özellikle cumartesi günleri katılanların coşkusu ile adeta şenleniyor.
Etz-Ahayim Sinagogu Anıtlar Kurulu'nun 27 Kasım 1960 tarih ve 1443 sayılı kararı ile korunması gereken eser olarak tescil edilmiştir.
Ortaköy Musevi Mezarlığı
Ortaköy, Balmumcu Mahallesi Kabristan Sokakta, tarihi Orhaniye kışlasının alt yamacında bulunan mezarlığın 16. yüzyıla kadar uzandığı düşünülmektedir. İçinde tarihi mezarlar bulunmakta, yılın belirli günlerinde yurt dışından gelen ve İstanbul’da bu mezarlığa gömülü oldukları bilinen bu tarihi mezarlıklar yakınları tarafından ziyaret edilmektedir.
Mezarlık, bir sırt üzerine (eğimli bir arazide) kurulduğundan, doğa olaylarından etkilenmiş, bazı mezar taşları zaman zaman kayarak yerleri değişmiştir. Hizmetleri, Ortaköy Etz Ahayim Sinagogu Vakfı tarafından yönetilen söz konusu mezarlıkta 2017 ve 2018 yıllarında yapılan rehabilite çalışması ile alanın bir bölümünde toprak kayması önlenmiştir.
Bu mezar alanı Boğaz Köprüsünden de görülebiliyor ve günümüzde faal olarak işlevini sürdürmektedir.
Ortaköy Musevi Yetimhanesi (El Orfelinato)
Ortaköy’deki Yahudi varlığının en somut örneklerinde biri de el Orfelinato olarak da bilinen Yahudi yetimhanesidir. Yetimhanenin tarihi oldukça eskilere kadar gider. Bilindiği kadarıyla bu müessesenin köklerini 1910’lu yıllarda Osmanbey’de Fırın Sokak’ta tesis edilen bir yetimhane oluşturur. Ancak gerek Balkan Savaşı ve gerekse de I. Dünya Savaşı sırasında pek çok Yahudi çocuğun yetim kalması üzerine yeni bir bina arayışı içine girilir. Bu sayıya 1917’de Rusya’daki Bolşevik İhtilali sonrasında İstanbul’a gelen çok sayıdaki Yahudi yetim de eklenecektir. Zaman içinde sayıları iki yüzü bulan çocuklar önce Hasköy’deki Kamondo okuluna yerleştirilirler. Sonrasında
Ortaköy’de yetimhane için daim i bir mekân arayışına girişilir. Ortaköy’de bulunan ilk bina Palanga sokaktaki II. Abdülhamid’in kilerci başısı Osman Bey’e ait konaktı. Burası daha önce de Ermeni yetimhanesi olarak kullanılmıştı. 1919’da yerleşilen bina kısa bir süre sonra elektrik kontağı ya da baca tutuşmasından dolayı yandı. Bunun üzerine 1925’te Taş Merdiven sokağında yeni bir bina satın alındı. 1928’de yeni yetimhane binasının açılışı yapıldı. 1940’ların ilk yarısında Nazi zulmünden kaçan Yahudiler de yetimhane binasına sığındılar. Burada ders veren cemaatin tanınmış isimleri arasında kendisi de bir Ortaköylü olan “Jozef Habib Gerez” (Türkçe), “Nesim Benbanaste”, “Rav Nesim Behar” (İbranice, Tevrat ve İbrani Tarihi) yer alıyorlardı.
1946’da yetimhane yakınlarında bulunan bir yağ fabrikasında çıkan yangında, yanan binadan fırlayan bazı parçalar yetimhanenin bahçesine ve içine düştü. Bunun sonucunda binanın içi büyük ölçüde yandı. Öğrenciler toparlanarak sahile yakın bir yerde bulunan Etz Hayim Sinagoguna götürüldüler. Cemaat uzun süre yapıyı tamir ettiremedi. Yetimhane ancak 1960’larda yeniden hizmete sokulabildi. Yetimhanenin son müdiresi “Beki Ahitu”dur. Yetimhane 1973’de kapatıldı. Binası 1980’lerde bir ilaç firmasına kiralandı. Yetimhane kurum olarak bir süre Galata’daki II. Karma Musevi Okulu bünyesinde yaşatılmaya çalışılmışsa da burasıda bir süre sonra faaliyetlerine son verdi ve ilerleyen zamanlarda bina satıldı.
Ortaköy Musevi İlkokulu
Semtte başlangıçta biri 1881’de erkekler için diğeri de Bir yıl sonra kızlar için kurulan iki ilkokul vardı. Bu okullar Cumhuriyet döneminde birleştirilerek tek okul haline getirildi. Okul Şekerci sokakta olup 1971’de öğrenci azlığından ve bütçe yokluğundan dolayı son öğrencileri olan Suzan Konar, Suzan Benvuakil, Moşe Pasensya, İzzet Yaeş, Bensi Kutiel ve Mordo Rozant’ı mezun ettikten sonra kapatıldı.